TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ’NİN EREKTİL DİSFONKSİYON TEDAVİSİNDE KULLANILAN RESTORATİF (KÖK HÜCRE / PRP) TEDAVİLER İLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ

TÜRK ANDROLOJİ DERNEĞİ’NİN

EREKTİL DİSFONKSİYON TEDAVİSİNDE KULLANILAN RESTORATİF (KÖK HÜCRE / PRP) TEDAVİLER İLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ

Türk Androloji Derneği bilim politikası gereği; Erektil disfonksiyon (penis sertleşme sorunu) tedavisinde dünyada sağlanan gelişmeler ile ilgili değerlendirme ve tartışmaları, uluslararası bilimsel ortamlarda yakından takip etmektedir. Mevcut medikal ve cerrahi tedavi seçeneklerinin artması ve mevcut tedavi seçeneklerinden fayda görmeyen hastaların daha etkin ve daha kolay uygulanabilir tedavi olanaklarına kavuşması, konu ile ilgili araştırmacı ve bilim insanlarının en önemli hedeflerindendir. Güncel bilimsel literatürde yer alan yeni tedavi olanaklarının, ülkemiz insanlarının yararına sunulmasına katkı sağlamak da Türk Androloji Derneği’nin öncelikle amaçlarından biridir. Bununla birlikte derneğimiz, yeni tedavi seçeneklerinin uluslararası bilimsel kuralların öngördüğü; iyi tasarlanmış, plasebo kontrollü ve bilimsel veri gücü yüksek çalışmalar ile desteklenmiş olması gerektiğini düşünmektedir. Özellikle yeni tedavi seçeneklerinin, etkinlik ve yan etki verilerinin ‘Kanıta Dayalı Tıp’ kurallarına uygun olarak ortaya konulmuş olması ve bilimsel literatürde yayımlanması esastır. Daha önemlisi herhangi bir tedavi seçeneğinin rutin kullanımından önce; uluslararası bilim kurallarına uygun olarak Faz-1, Faz-2 ve Faz-3 çalışmalar ile değerlendirilmiş olması gereklidir.

Erektil disfonksiyon’un güncel tedavi seçenekleri olarak; intrakavernozal kök hücre enjeksiyonu ve intrakavernozal PRP (platelet rich plasma) tedavileri yazılı ve görsel basında yaygın olarak sunulmaktadır. Sözü edilen tedavi seçeneklerinin mevcut tedavi seçeneklerinden farklı olarak; penis erektil dokusunda restoratif (yeniden yapılandırıcı) özelliğe sahip olduğu ifade edilmektedir.

İntrakavernozal kök hücre tedavisinin, yaşlı, diabetik ve sinir yaralanmasına bağlı gelişen erektil disfonksiyonu bulunan hayvan modellerinde; tedavi edici etkinliğinin olduğu rapor edilmektedir. Bununla birlikte bu tedavi seçeneğinin etkinliği ile ilgili insanlarda yapılmış, sonuçları güvenilir herhangi bir klinik çalışma bulunmamaktadır. Benzer şekilde; Erektil disfonksiyon’un tedavisinde, PRP tedavi etkinliğini kanıtlayan ve insanlarda uygulanmış herhangi bir bilimsel çalışma da rapor edilmemiştir.

Güncel literatür değerlendirildiğinde, restoratif tedavi olarak tanımlanan intrakavernozal kök hücre ve PRP uygulamalarının olası etki mekanizmaları ve yolakları ile ilgili bilgilere rastlanmaktadır. Bununla birlikte, öne sürülen olası etki mekanizmaları ile ilgili yeterli sayıda ve kanıta dayalı verinin bulunmadığı görülmektedir. Sözü edilen tedaviler sonrası, restoratif süreçlerin erektil dokuda ne şekilde geliştiği ile ilgili herhangi bir teori tam olarak kanıtlanmış değildir. Buna karşılık, güncel olarak rutin kullanımda olan medikal tedavi ajanlarının etki mekanizmaları ve bu mekanizmalar ile ilgili hedef moleküller kanıta dayalı olarak ortaya konulmuştur. Yine güncel medikal tedavilerin etkinlikleri; iyi tasarlanmış, plasebo kontrollü, yüksek bilimsel kalitede preklinik ve klinik çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Bu gerçekler göz önüne alındığında; kök hücre ve PRP tedavilerinin etki mekanizmaları ve hedef moleküller üzerine olan etkinliklerinin ortaya konulduğu, bilimsel anlamda güvenilir, iyi tasarlanmış preklinik ve klinik çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır.

Sonuç olarak; Restoratif tedavi grubu olarak isimlendirilen kök hücre ve PRP tedavileri, güncel literatür göz önüne alındığında ‘deneysel’ düzeyde ele alınmaktadır. Bu tarz tedavilerin günümüzdeki uygulamaları, sadece iyi tasarlanmış bilimsel çalışma protokollerinde ve araştırma amaçlı olmak üzere mümkün görülmektedir. Ek olarak, bilimsel araştırma amaçlı bu çalışma protokollerinin hazırlanmasında; ülkemiz kanunlarının öngördüğü şekilde ‘Merkezi-Bölgesel Etik Kurul’ ile ilgili ‘Bilimsel Araştırma Kurulları’ndan gerekli izinlerin alınması zorunludur. Bilimsel araştırma amaçlı klinik çalışmalarda yer alacak tüm hastaların, sözü edilen tedavi alternatiflerinin klinik etkinlik ve yan etki profilleri açısından detaylı olarak bilgilendirilmeleri ve ‘Aydınlatılmış Onam’ belgelerinin eksiksiz olarak doldurulması gerekmektedir.